Gıda enflasyonuna karşı ” milli tarım reformu”
‘Gıda enflasyonuyla ‘yapısal’ mücadele şart’
Merve YİĞİTCAN
İSTANBUL – Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD ) hazırladığı raporla kronikleşen gıda enflasyonu sorununu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Üretim maliyetlerindeki artış, arz açığı, ihracat arzı, küresel piyasalardan yalıtım ve topraktan rafa uzanan zincirdeki kemikleşen problemler gıda enflasyonu sorununu derinleştiriyor. Çözüm ise kısa ve orta vadede tarım ve hayvancılık destekleme modeli ile tarımsal örgütlenme ve pazarlama konusunda yapılacak değişikliklerle çözülebilir. Raporun sunumunun yapıldığı toplantıda konuşan Gıda, Tarım ve Haycancılık Bakanı Faruk Çelik de, tarım ve hayvancılıkta atılacak reform adımlarıyla verimliliği sürdürülebilir kılacaklarını söyledi.
TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran- Symes ev sahipliğinde ve Bakan Faruk Çelik’in katılımıyla ‘Yapısal Sorunlar Perspektifinden Verimlilik ve Gıda Enflasyonu Konferansı’ gerçekleşti. Konferansta paylaşılan ve yine aynı başlıkta hazırlanan raporda gıda enflasyonu sorununu derinleştiren sorunlar ile kısa ve orta vadede çözüm önerilerine yer verildi. Dünyada gıda fiyatlarının 2014 yılından itibaren düşüş trendine girdiği, ancak Türkiye’de tam tersi bir trendin mevcut olduğunu hatırlatan rapora göre, gıda fiyatlarındaki artışın yol açtığı enflasyon, genelin yaklaşık yüzde 30’una denk geliyor.
Bu enflasyonun en çok alt ve orta gelir gruplarını etkilediğini ve yoksul kesim üzerinde bir yük oluşturduğunu söyleyen rapor, bu yılın ikinci çeyrek enflasyon rakamlarında gözlemlenen gıda fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olması için sektörün yapısal sorunlarının çözülmesi gerektiğine işaret ediyor. Buna göre ortaya çıkan başlıca sorunlar artan üretim maliyeti, arz açığı, ihracat arzı (yaş sebze-meyve), dünya piyasalarından yalıtım ve ürün zincirlerinde eksik ve aksak örgütlenme şeklinde sıralanabilir. Çözüm ise ‘genel destekleme politikası’, ‘hayvancılık destekleri’, ‘tarımsal örgütleme’ ve ‘tarımsal pazarlama’ konularında gidilecek birtakım politika değişikliklerinde yatıyor.
Gelir ödemesi sistemine geçiş hızlandırılmalı
Raporda, genel tarımsal destekleme politikası olarak önce bölge daha sonra havza tabanlı ekim alanı ve verim verileri ile çok yıllık ortalama fiyatlara dayalı gelir tahminlerinden yola çıkarak ayrıntılarıyla çalışılacak bir destekleme sistemi öneriliyor. Gelir ödeme sisteminin ürün, bölge ve kaliteye göre farklılık gösterecek biçimde yeniden düzenlenmesinin uygulamayı kolaylaştıracak bazı temel ürün borsalarını canlandıracağı ve ürün kayıtlılığını artıracağı da raporda vurgulanıyor. Yakın vadede işletme tabanlı gelir ödemesi sistemine geçişin hızlandırılması da raporda altı çizilen en önemli hususlardan biri.
Öte yandan raporda hayvancılık sektöründe hayvan sağlığını da gözetecek şekilde girdi maliyetleri ve çıktı fiyatlarını göz önüne alan sade bir destekleme politikasının gerekliliği de özellikle vurgulanıyor. Rapora göre, bu çerçevede özellikle damızlık ihtiyacını karşılayacak büyük işletmelerin kurulması, ortalama işletme büyüklüğünü artırmaya yönelik önlemler ve üretim artışını ve ihtisaslaşmayı destekleyecek yatırım desteklerini içermesi vazgeçilmez görülüyor.
Et ve süt hayvancılığı ayrı ayrı incelensin
Kısa dönemde et arzındaki sorunları ortadan kaldırmak için de damızlık ve besilik canlı hayvan ithalatının sürdürülmesi, yurtiçi maliyetlere göre gümrük tarifelerinin aşağıya çekilmesi, eş zamanlı olarak yurtiçinde bu hayvanların üretiminin yükseltilmesi tavsiye ediliyor.
Destekleme ödemelerinin bahsedilen üretim artışını desteklemek üzere olabildiğince sadeleştirilmiş şekilde hayvan başına maliyetleri gözeterek tek ödeme olarak uygulanması, bu desteklerin etkisi ve uygulanabilirliği açısından olumlu olacağına dikkat çekiliyor. Rapor, et ve süt sektörünün birbirine olan olumsuz etkisini en aza indirgeyebilmenin ancak et ve süt hayvancılığının ayrı ayrı geliştirilmesi ile olacağını söylüyor.
Kooperatif bankacılığı çağrısı Tarım sektöründe sınıflandırılması güç bir örgütlenme yapısının mevcut olduğuna değinen raporda, bu konuyla ilgili mevzuatın yenilenmesi gerektiği belirtiliyor. Öneri ise, ‘tarımsal üretim veya üretici gücünü artırmaktan farklı kaygıları olmayan, üretici odaklı ve sayısal çokluktansa, etkinlik hedefli yeni bir model’. Ayrıca kooperatif bankacılığının başlatılması ve yaygınlaştırılmasıyla tarımsal örgütlerin finansman sorununun en aza ineceği savunuluyor. Ayrıca denetim ve bildirimlerin artırılması yoluyla, haksız rekabet ve kayıtdışılığa neden olan hal dışı satışların engellenmesi için önlemler alınması gerektiğinin de altı çizildi.
Tarımsal ürünler için pazarlama kanalının uzunluğuna da dikkat çekilen raporda, topraktan tezgaha giden süreçte aracıların çokluğu ve her bir aracının kendi gelir ve kar marjı hedefleri nedeniyle fiyatların arttığına dikkat çekildi. Raporda bitkisel ürün üreticilerinin doğrudan pazara girmesi ve pazarlama faaliyetlerini yürütmesinin kendisi için olduğu kadar tüketici için de önemli bir kazanç olabileceğine değinildi.
“Sorun üreticide değil aracılarda”
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, konferansta yaptığı konuşmada önümüzdeki dönem açıklanacak Milli Tarım Politikası çerçevesinde atılacak adımları anlattı. Çelik, gıdanın temel kaynağının toprak olduğuna dikkati çekerek, üzerinde tarım yapılan her karış toprağın milli bir servet olduğunu, Bakanlık olarak ekilmedik bir karış toprak bırakmayacaklarını belirterek, boş toprakların üretime kazandırılması konusunda yasal düzenlemeyi hazırladıklarını ve Başbakanlığa gönderecekleri bilgisini verdi. Çelik, şu an Türkiye’de 184 ova belirlediklerini ve bu ovaları tarımsal sit alanı ilan edeceklerini belirterek, gıda enflasyonuyla ilgili şöyle konuştu: “Gıda fiyatlarını belirleyen sadece arz-talep dengesi değil, bunu özellikle görmemiz gerek.
Özellikle kısa ve orta vadeye baktığımız zaman, fiyatları etkileyen aracılar, perakende sektörü, petrol ve birçok ürün fiyatları, küresel ve yerel krizler, spekülatörler ve spekülasyonlar var, birçok neden sayabiliriz. Bu faktörlerin gıda fiyatlarında belirleyici olduğu, arz talep dengesinin önüne geçtiğini net şekilde söylemek gerek. Merkez Bankası’nın sekreteryasında yeni bir komite dizayn edildi ve bu çerçevede gıda fiyatlarında arz-talep dengesi dışındaki etmenlerin çözülmesinin kolaylaşacağı yönünde yeni bir yapının oluştuğunu burada belirtmek istiyorum.”
Tarımda teknoloji ve Ar-Ge vurgusu
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, 2050 yılında son bin yılda üretilenden daha fazla gıda üretilmesi gerekeceğini hatırlatarak, gıda verimliliğinin önemine vurgu yaptı. Gıda ve tarım sektörünün gelişiminin sanayi politikalarından ya da ekonominin dinamiklerinden bağımsız düşünülemeyeceğine değinen Başaran, şu ifadeleri kullandı: “Teknolojinin ve yenilikçiliğin, sektörün tüm tedarik zincirinde, verimliliği en üst seviyeye çıkaracak şekilde kullanılması artık tüm ülkeler için stratejik öneme sahip.
Özel sektörün tarım ve gıda sektöründe teknolojinin kullanılması konusunda rolü kuşkusuz çok açık. Bu alandaki Ar-Ge çalışmalarına daha çok yatırım yapmamız gerekiyor. Teşvik mekanizmalarını bunu cazip kılacak yönde mutlaka geliştirmeliyiz. Öte yandan, düşük ölçek ekonomisini dikkate alarak, Ar-Ge’de kamu-özel sektör işbirliğini mutlaka güçlendirmeliyiz. Sektörün rekabet gücünün artırılması hedefiyle belirlenmiş bir gıda sanayi stratejisini oluşturmalıyız. Türkiye’deki tarım alanları 2002-2015 yılları arasında % 6.4’e yakın bir küçülme yaşadı. Tarım arazilerinin farklı amaçlarla kullanılmasında sektörün dinamiklerinin de dikkate alınması kritik öneme sahip. Diğer yandan arazi toplulaştırma çalışmaları gibi, ölçek ekonomisine yönelik politikaların da etkili bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor.”
(175)